Yapay Zeka Sistemleri ve İnsan Zekası: İşletmelerde Başarının Yeni Formülü

Yapay zeka sistemleri günümüzde karar verme süreçlerini hızlandırarak işletmeler için stratejik bir öneme sahip hale geldi. İş dünyasında karşılaştığımız gerçek zamanlı bilgiye erişim problemini ortadan kaldıran bu teknolojiler, verimliliği artırırken stratejik kararların alınmasında büyük verileri analiz etmemize yardımcı oluyor.

Ancak yapay zeka sistemleri ne kadar güvenli ve etkili olursa olsun, insan faktörü olmadan tam anlamıyla başarıya ulaşamaz. Bu noktada, yapay zeka sistemleri hakkında bilgi sahibi olmak ve bu sistemlerin nasıl öğrendiğini anlamak büyük önem taşıyor. Özellikle yapay zeka sistemleri nedir ve nelerdir sorularına cevap aradığımızda, insan zekasıyla birleştirildiğinde ortaya çıkan potansiyelin farkına varıyoruz.

Dolayısıyla işletmelerde başarıya ulaşmanın yeni formülü, hibrit bir modelin uygulanmasından geçiyor. Bu hibrit yapıda, insan ile yapay zekanın birlikte çalıştığı karar mekanizmaları, hem rasyonel veri analizini hem de sezgisel değerlendirmeyi bir araya getirerek üretimin her aşamasında daha güçlü bir yapı sunuyor. Bu makalede, yapay zeka ve insan zekasının ideal bir şekilde nasıl harmanlanacağını ve işletmelerde başarıyı artırmak için bu iki gücün nasıl birleştirileceğini inceleyeceğiz.

Yapay zeka sistemlerinin işletmelere katkısı

İş dünyasında her geçen gün daha fazla benimsenmeye başlayan yapay zeka sistemleri, işletmelerin rekabet gücünü artıran vazgeçilmez bir araç haline geldi. Bu teknolojiler, büyük veri ve makine öğrenmesi sistemlerinden yararlanarak işletmelere yüksek verim kazandırmaktadır. Bunun yanında, işletmelerin sadece maliyetleri düşürmekle kalmayıp aynı zamanda uzun vadeli stratejik hedeflerine ulaşmalarına da katkıda bulunmaktadır.

Operasyonel verimlilik artışı

Yapay zeka teknolojilerinin işletmelere sağladığı en önemli katkılardan biri operasyonel verimliliği artırmasıdır. AI destekli analitik modeller, verilerdeki desenleri, sapmaları ve fırsat alanlarını tespit ederek şirketlerin operasyonel faaliyetlerini daha hızlı ve doğru biçimde yönetmelerine olanak tanır. Örneğin, üretim sektöründe sensörlerden elde edilen gerçek zamanlı verilerle üretim hatlarındaki performans düşüşleri anında tespit edilebilirken, perakende sektöründe stok seviyeleri ve satış hızı analiz edilerek dinamik tedarik zinciri yönetimi uygulanabilir.

Ayrıca yapay zeka yazılımları, tekrarlayan ve manuel işlemleri otomatikleştirerek çalışanların daha yaratıcı ve stratejik işlere odaklanmasını sağlar. Bu durum, iş süreçlerinin hızlanmasını ve daha az hatayla tamamlanmasını mümkün kılar. Üretim süreçlerinde bu teknolojilerin kullanımı, ekipman arızalarını önceden tahmin ederek bakım sürelerini optimize etmeye ve işletmenin kesintisiz çalışmasını sağlamaya yardımcı olur.

Maliyet ve zaman tasarrufu

Yapay zeka sistemleri, işletmelere önemli ölçüde maliyet ve zaman tasarrufu sağlamaktadır. Örneğin, işe alım süreçlerinde yapay zeka kullanımı, geleneksel yöntemlerle ortalama 42 gün süren işe alım sürecini 12 güne kadar düşürebilmektedir. Bu sistemler, ilanın açılması, başvuruların incelenmesi ve ön mülakat gibi işlemleri otomatik olarak gerçekleştirerek insan kaynakları uzmanlarının zamanını daha verimli kullanmalarını sağlar.

Masraf yönetimi alanında da yapay zeka, manuel veri girişini ortadan kaldırarak ve kontrol süreçlerini otomatikleştirerek hem zaman hem de personel giderlerinde tasarruf sunmaktadır. Bunun yanında yapay zeka tabanlı sistemler:

  • Stok yönetimini optimize ederek depolama maliyetlerini düşürür
  • Lojistik süreçlerde rota optimizasyonu sağlayarak yakıt tasarrufu sağlar
  • Müşteri hizmetlerinde chatbotlar kullanarak operasyonel maliyetleri azaltır

Özellikle perakende sektöründe yapay zeka tabanlı tahmin sistemi, tüketici talep trendlerini analiz ederek stok yönetiminde %30’a varan verimlilik artışı sağlayabilmektedir.

Veriye dayalı karar alma

Yapay zeka sistemleri, veri toplama, veri dönüştürme, analiz etme, görselleştirme ve paylaşma adımlarından oluşan entegre bir yapı sunarak karar vericilerin tek bir interaktif ekranda tüm metrikleri görebilmesini sağlar. Böylece işletmelerde veriye dayalı bir yönetim anlayışı gelişir.

Yapay zeka algoritmaları, tüm kısıtlamaları dikkate alarak en umut verici alternatifi önermek için neredeyse gerçek zamanlı olarak verimli bir şekilde çalışır. Bu sayede işletmeler, satış rakamları, operasyonel verimlilik ve finansal göstergeleri anlık izleyebilir, ani piyasa değişimlerine karşı çevik olabilir.

Yapay zeka destekli analitik sistemler, insanların kaçırabileceği eğilimleri, korelasyonları ve kalıpları bularak büyük miktarda veriyi anında filtreleyebildiğinden, işletmeler gerçeklere dayalı daha iyi kararlar verebilir. Örneğin finans sektöründe uygulanan yapay zeka tabanlı bir sistem, finansal raporlama süresini %40 azaltabilir ve rapor doğruluğunu önemli ölçüde artırabilir.

Sonuç olarak yapay zeka sistemleri, işletmelerin sadece geçmiş veriye değil, aynı zamanda gelecek projeksiyonlarına da ulaşmasını sağlayarak yatırımlar, bütçeler ve büyüme senaryoları gibi uzun vadeli kararların daha sağlam temellere oturtulmasına yardımcı olmaktadır.

İnsan zekasının işletmelerdeki vazgeçilmez rolü

Modern işletmelerde yapay zeka sistemleri birçok alanda etkinlik gösterse de, insan zekasının doğasında var olan bazı yetkinlikler hâlâ teknolojinin ulaşamadığı seviyededir. İşletmeler, maksimum başarıya ulaşmak için teknolojiyi kullanırken insan zekasının kendine özgü niteliklerinden de yararlanmak zorundadır. Bu bağlamda duygusal zeka, yaratıcılık ve adaptasyon yetenekleri, yapay zeka sistemlerinin henüz tam olarak taklit edemediği vazgeçilmez insan becerileridir.

Duygusal zeka ve empati

Duygusal zeka (EQ), kişinin kendi duygularını anlama, yönetme ve başkalarının duygularını doğru yorumlama becerisidir. Duygusal zeka, iş ortamındaki ilişkileri yönetme, stresle başa çıkma, empati kurma ve liderlik becerilerini geliştirme konularında kritik bir rol oynamaktadır. Araştırmalar, yüksek duygusal zeka seviyesine sahip bireylerin daha başarılı ve mutlu olduklarını göstermektedir. Üstün başarı ve performans gösteren kişilerin %90’ının yüksek bir duygusal zekaya sahip olduğu ve yapılan iş ve sektör farkı olmaksızın her işte başarının yaklaşık olarak %60 seviyesinde duygusal zekaya bağlı olduğu belirlenmiştir.

Duygusal zeka, yapay zeka sistemlerinin sunduğu analitik verilerden farklı olarak, karmaşık insan ilişkileri ve belirsiz durumlarda kritik bir avantaj sağlar. Örneğin, müşteri ilişkilerinde empati kurabilen bir çalışan, müşterinin ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilir ve yapay zekanın öngöremediği çözümler sunabilir.

Duygusal zekası yüksek olan liderler, hem kendi duygularının hem de ekip üyelerinin duygularının farkındadır. Bu liderler, istenmeyen duyguların nasıl kontrol edileceğini bilir ve böylece daha etkili bir çalışma ortamı yaratırlar. Semadar ve arkadaşları, çalışanların duygularını anlayarak ve duygularını istenilen şekilde yöneterek üretkenliklerini artırabileceklerini, bu nedenle duygusal zekanın çalışan performansının en iyi öngörücüsü olduğunu belirtmişlerdir.

Yaratıcılık ve yenilikçilik

Yaratıcılık, alışılmış kalıpların dışına çıkarak farklı ve yenilikçi çözümler üretebilme becerisidir. Sıradanın ötesine geçerek olaylara yeni bir perspektifle bakmamızı sağlar. Bu düşünme biçimi, yalnızca doğuştan gelen bir yetenek değil, öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceridir.

Bilim insanları, yapay zekanın insan zekasını bazı alanlarda aşacağını öngörse de, yaratıcılık ve iyi niyet gibi özellikler giderek daha fazla önem kazanmaktadır. 21. yüzyıl becerileri arasında gösterilen yaratıcılığın temel ve en önemli noktası, karmaşık problemleri çözme ve ürüne ulaşma yeteneğidir. Özellikle iş dünyasında karmaşık problem çözme, yaratıcılık, girişimcilik ve inovasyon sık anılan ve ürüne dönük önemli beceriler listesinin başında yer almaktadır.

Yaratıcılık, içinde bulunduğumuz koşullarda içgörüleri doğru bir şekilde okumak ve bu içgörüler arasında bağlantılar kurmakla gelişir. Bu sebeple durumları çok yönlü değerlendirmek ve “bu durumu geliştirmek için ne yapabilirim” bakış açısıyla yaklaşmak daha inovatif fikirler geliştirmeye yardımcı olur.

Karmaşık durumlara adaptasyon

Bilişsel esneklik, işyerinde ve günlük yaşamda başarının kilit faktörüdür. Değişen koşullara uyum sağlamak için esnek düşünmeyi mümkün kılar. Bazen zihinsel adaptasyon olarak adlandırılan bilişsel esneklik, beynin yeni, değişen veya beklenmeyen durumlara uyum sağlama kapasitesi ile ilişkilidir ve aynı zamanda bir düşünce tarzından diğerine geçme yeteneğini içerir.

Adaptasyon, değişimi ifade eden ve hem çevreyi hem de bireyi etkileyen iki yönlü bir süreçtir. Bu süreçte baş etme, adaptasyonun bir türü olup problemlerin üstesinden gelme mücadelesi anlamında kullanılır. İhtiyaçlara uygun bilgiler elde etmek, geleceğe yönelik planlama yapmak, duygulara hâkim olmak ve problem çözebilmek için alternatif yöntemler tespit etmek, baş etme yöntemleri arasında sayılabilir.

Yapay zeka, rutin ve öngörülebilir görevlerde üstün performans gösterse de, belirsiz ve karmaşık durumlarla başa çıkmak için insanlara özgü esnekliğe ihtiyaç duyulur. Çevik bir zihin yapısına sahip olan çalışanlar, ani değişimlere hızlı uyum sağlayarak yapay zekanın ötesine geçerler. Bilişsel esneklik olmadan beyni durumdan duruma “değiştirmek” mümkün değildir ve verimlilik için gerekli bir bilişsel süreçtir.

Sonuç olarak, yapay zeka sistemleri ne kadar gelişmiş olsa da, duygusal zeka, yaratıcılık ve adaptasyon yeteneği gibi insan zekasına özgü nitelikler, işletmelerde hâlâ vazgeçilmez bir konuma sahiptir. İşletmeler, başarıya ulaşmak için insan zekası ile yapay zeka sistemlerini dengeli bir şekilde bir araya getirmelidir.

Hibrit karar yapıları nasıl kurulur?

Başarılı bir işletme yapısı oluşturmak için yapay zeka ve insan zekasının güçlerini birleştiren hibrit karar yapıları kurulması büyük önem taşır. Böyle bir sistemin temeli, her iki tarafın da güçlü yanlarını ön plana çıkaracak şekilde tasarlanmalıdır. Hibrit karar mekanizmalarının başarısı, insan ile yapay zeka arasındaki görev paylaşımının ne kadar net tanımlandığıyla doğrudan ilişkilidir.

Görev tanımlarının netleştirilmesi

Hibrit karar yapılarında öncelikle görev tanımlarının açık ve net olması gerekir. Görev tanımları belirsiz kaldığında sistem içinde yetki çakışmaları ortaya çıkabilir ve bu da karar alma süreçlerinde kararsızlığa yol açar. Örneğin, aynı işlem üzerinde hem yapay zeka sistemlerinin otomatik aksiyon almak istemesi hem de operatörün manuel müdahalede bulunabilmesi durumunda süreç tıkanabilir.

Rollerin net tanımlanması, kullanıcıların sisteme güven duyması ve tüm yapının operasyonel süreçlerle uyumlu olması açısından belirleyici rol oynar. Bu bağlamda şu sorulara cevap verilmelidir:

  • Hangi görevler tamamen otomatikleştirilecek?
  • Hangi kararlarda yapay zeka öneri sunacak ve insan onaylayacak?
  • Hangi alanlarda insanlar ana karar verici olacak?

Yapay zeka sistemleri doğru konumlandırıldığında, çalışanların yerine değil yanına yerleştirilmiş olur. Bununla birlikte, rutin bilişsel görevleri yapay zekaya bırakarak, insan çalışanlar daha yaratıcı ve yenilikçi süreçlere odaklanabilir.

Yetki sınırlarının belirlenmesi

Yetki paylaşımı açık ve kesin biçimde tanımlanmalıdır. Hangi kararların yapay zeka tarafından alınacağı, hangilerinde insan onayının gerekli olacağı önceden belirlenmelidir. Bu yaklaşım, hem sorumlulukların karışmasını önler hem de karar alma sürecine şeffaflık kazandırır.

Yapay zeka sistemleri, üretim süreçlerinde yüksek hacimli verileri analiz ederek karar önerileri sunar. Ancak her önerinin sahadaki koşullarla birebir uyumlu olması beklenemez. Bu noktada insan denetimi devreye girer ve sistemin sunduğu kararların gerçek duruma uygunluğunu kontrol eder.

Yetki sınırlarının belirlenmesi aşamasında, yapay zeka sistemlerinin ne kadar güvenli olduğu da değerlendirilmeli ve farklı risk seviyelerine göre otonom karar alma yetkileri ayarlanmalıdır.

Yapay zeka sistemleri hakkında bilgi paylaşımı

Hibrit karar yapılarının başarıyla işleyebilmesi için kurum içinde yapay zeka sistemleri hakkında bilgi paylaşımı yapılması son derece önemlidir. Çalışanlar, bu teknolojinin nasıl çalıştığını ve nasıl öğrendiğini anlayarak sisteme daha fazla güven duyacak ve daha verimli kullanabilecektir.

Bu eğitimler kapsamında:

  • Yapay zeka sistemlerinin temel kavramları ve pratik uygulamaları
  • Veri analitiği teknikleri ve bunların iş süreçlerinde kullanımı
  • Yapay zeka destekli karar süreçlerinin optimizasyonu
  • Önyargıların azaltılması için yapay zekanın nasıl kullanılabileceği

gibi konular ele alınmalıdır. Dolayısıyla, çalışanların yapay zeka sistemleri hakkında bilgi sahibi olması, hibrit yapıların sağlıklı işlemesi açısından kritik önem taşır.

Ayrıca, yapay zeka sistemlerinin nelerdir sorusuna cevap verebilecek düzeyde bilgi sahibi olan çalışanlar, sistemi daha verimli kullanarak hem kendi performanslarını hem de şirket performansını artırabilirler.

Yapay zeka sistemlerinin karar süreçlerine entegrasyonu

Karar süreçlerinde yapay zeka sistemlerinin etkili kullanımı, sistematik bir entegrasyon yaklaşımı gerektirir. Bu sistemler, karar alma süreçlerini daha hızlı, verimli ve objektif hale getirerek işletmelerin rekabet gücünü artırmaktadır. Entegrasyon süreci belirli aşamalardan geçerek gerçekleşir ve her aşamada insan faktörü ile teknolojinin ideal bir dengede bulunması önemlidir.

Veri toplama ve analiz

Yapay zeka entegrasyonunun ilk adımı, doğru ve kaliteli verilerin toplanmasıdır. İşletmeler bu aşamada kurumsal veritabanları, internet ve sosyal medya platformları ile IoT cihazlarından elde edilen verileri bir araya getirir. Toplanan veriler daha sonra temizlenir, eksik kısımlar tamamlanır ve normalize edilir. Bu hazırlık süreci, yapay zeka sistemlerinin sağlıklı çalışması için kritik öneme sahiptir.

Veri analizi aşamasında yapay zeka algoritmaları, büyük miktardaki veriyi hızlı ve doğru bir şekilde işleyerek gizli kalıpları, trendleri ve ilişkileri belirler. Bu sayede işletmeler, müşteri davranışlarını daha detaylı analiz edebilir, pazar trendlerini önceden tahmin edebilir ve operasyonel verimliliği artırarak daha bilinçli kararlar alabilir.

Tahminleme ve öneri sunumu

Veri analizi sonrasında yapay zeka sistemleri, geçmiş verileri kullanarak geleceğe yönelik tahminler sunar ve karar vericilere öneriler hazırlar. Örneğin, belirli bir parçanın ne zaman arızalanabileceğini ya da ham madde tedarikinde ne zaman gecikme yaşanabileceğini önceden tahmin edebilir. Ayrıca finansal teknolojiler alanında kredi risk yönetiminden dolandırıcılık önlemeye kadar birçok alanda AI tabanlı çözümler, stratejik kararların temel dayanağı olarak öne çıkmaktadır.

Yapay zeka, kullanıcıların ihtiyaçlarını anlama, öğrenebilme ve metin tabanlı girdilere cevap verme yeteneğine sahiptir. Buna bağlı olarak sistem, karar vericilere belirli bir konuda kısa metin yazma, soru-cevap imkanı sağlama ve öneride bulunma gibi hizmetler sunarak karar süreçlerini destekler.

Otomatik aksiyonlar ve insan onayı

Yapay zeka sistemleri bazı durumlarda doğrudan aksiyon alabilir. Özellikle tekrar eden, düşük riskli veya belirli kurallarla tanımlanmış işlemlerde yapay zeka sistemleri kendi başına karar alarak süreci sürdürebilir. Örneğin, stok seviyesi belirli bir eşik değerin altına düştüğünde sistem otomatik sipariş verebilir veya belirli aralıklarla bakım yapılması gereken bir makine için bakım talimatı oluşturabilir.

Ancak risk seviyesi yüksek olan durumlarda tek taraflı alınan kararlar ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle hibrit sistemlerde, kararların güvenliğini sağlamak için çift onay mekanizması kullanılır. Yapay zeka, mevcut verileri analiz eder ve uygun gördüğü karar önerisini sunar. Bu öneri, yetkili operatör ya da yönetici tarafından incelenir ve değerlendirildikten sonra onay verilirse işlem başlatılır. Bu çift yönlü uyum, hem üretim performansını artırır hem de karar alma kültürünü güçlendirir.

İnsan + Yapay Zeka modeliyle başarıyı artırmak

İnsan zekası ile yapay zeka sistemlerinin birlikte çalışması, her ikisinin de ayrı ayrı sunabileceğinden daha büyük faydalar yaratır. Bu sinerji, işletmelerde performansı artırarak rekabet avantajı sağlar. Hibrit karar mekanizmaları, insan zekasıyla teknolojik kabiliyetleri bir araya getirerek üretim süreçlerine daha güçlü ve dengeli bir yapı kazandırır.

Hata oranlarının düşürülmesi

Üretim süreçlerinde yapılan hataların önemli bir kısmı, insan kaynaklı sebeplerden oluşmaktadır. Dikkatin dağılması, fiziksel yorgunluk veya iletişimdeki aksaklıklar gibi etkenler, kritik anlarda hatalı kararların ortaya çıkmasına yol açar. Yapay zeka sistemleri bu gibi durumlarda devreye girerek sürece denge getirir ve insan hatalarını en aza indirmeye yardımcı olur.

Özellikle kalite kontrol süreçlerinde yapay zeka destekli otomatik hata tespiti, yüksek hacimli üretim ortamlarında verimliliği artırır. Makine öğrenimi algoritmaları sayesinde sürekli iyileşen hata tespiti sistemleri, insan hatasını minimize ederek daha güvenilir kalite kontrol süreçleri sunar. Yazılım geliştirme alanında yapay zeka destekli test araçları, manuel testlerin sınırlarını aşarak hata tespitini daha hızlı ve etkili hale getirir.

Hızlı ve güvenli karar alma

Yapay zeka sistemleri, veri akışını anlık olarak işleyip saniyeler içinde karar önerileri sunma yeteneğine sahiptir. Bu hız, zaman baskısının yüksek olduğu ortamlarda ciddi bir avantaj sağlar. Ancak önerilen aksiyonların yalnızca hızlı olması yeterli değildir. Kararların sahaya uygun olması ve olası riskleri barındırmaması gerekir.

Yapay zekanın hızlı karar alma yeteneği ve karşılaştırmalı değerlendirmeler yapabilmesi karar verme süreçlerinde olumlu katkılar sağlar. Bununla birlikte, insan ve yapay zekanın eş zamanlı çalıştığı hibrit model, karar alma yapısına denge kazandırır. Analitik ve sezgisel karar vermeyi engelleyen belirsizlik, karmaşıklık ve eşdeğerlik faktörleri, yapay zeka uygulamalarının gerçek zamanlı bilgilere erişim sağlamasıyla aşılabilir.

Sürekli geri bildirim ve öğrenme

Hibrit sistemlerin en önemli avantajlarından biri, her kararın ardından kendi performansını gözden geçirebilme ve iyileştirme fırsatlarını değerlendirebilme yeteneğidir. Yapay zeka, alınan kararların sonuçlarını izler, ortaya çıkan verileri analiz eder ve bu verilerden öğrenerek daha isabetli öneriler sunar.

Geribildirim toplama, model yeniden eğitimi, entegrasyon, test ve dağıtım aşamalarından oluşan bir AI geri bildirim döngüsü, sürekli model geliştirme ve zaman içinde performans iyileştirme sağlar. İnsan sezgisinin yapay zeka değerlendirmesine entegrasyonu, etkileşimli makine öğrenimi platformları aracılığıyla dinamik bir öğrenme sürecini kolaylaştırır. Bu karşılıklı etkileşim, hem algoritmaların gelişimini destekler hem de insanın sistemle daha uyumlu çalışmasını sağlar.

Sonuç

Yapay zeka sistemleri ve insan zekasının birlikte çalışması, günümüz iş dünyasında rekabet avantajı sağlamanın anahtarı haline gelmiştir. Tek başına yapay zeka ne kadar güçlü olursa olsun, insan zekasının duygusal boyutu, yaratıcılığı ve adaptasyon yeteneği olmadan tam potansiyelini gerçekleştiremez. Benzer şekilde, insan zekası da yapay zekanın sağladığı veri işleme hızı ve analitik kabiliyetler olmadan modern iş ortamında yetersiz kalabilir.

Başarılı işletmeler artık bu iki gücü dengeli bir şekilde bir araya getirerek hibrit yapılar oluşturmaktadır. Bu yapılar sayesinde operasyonel verimlilik artarken, maliyetler düşmekte ve veriye dayalı kararlar daha hızlı alınabilmektedir. Ayrıca insan zekasının sağladığı duygusal zeka, empati ve karmaşık durumlara adaptasyon yeteneği, yapay zeka sistemlerinin analitiğiyle birleştiğinde daha güçlü bir karar mekanizması ortaya çıkmaktadır.

Etkili bir hibrit yapı kurabilmek için görev tanımlarının netleştirilmesi, yetki sınırlarının belirlenmesi ve çalışanların yapay zeka sistemleri hakkında bilgilendirilmesi büyük önem taşır. Böylece her iki tarafın da güçlü yanları ön plana çıkarılırken zayıf yönleri dengelenebilir.

Sonuç olarak, işletmelerde gerçek başarı ne sadece insanın ne de yalnızca yapay zekanın hakimiyetiyle mümkündür. Aksine, bu iki gücün uyumlu bir şekilde bir araya getirilmesi, hata oranlarının düşürülmesi, kararların hem hızlı hem güvenli alınması ve sürekli öğrenme döngüsünün oluşturulması için vazgeçilmez bir formül sunmaktadır. Dolayısıyla geleceğin başarılı işletmeleri, yapay zeka ve insan zekasını rakip olarak değil, birbirini tamamlayan stratejik ortaklar olarak konumlandıranlar olacaktır.